Ali Yalçın: Üniversitelerde başörtünün kaldırılmasında sendikamızın baskısı var

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, basın toplantısında eğitim hakkında açıklama yaptı. Yalçın konuşmasında bir dönemin en büyük sorunu olan üniversitede başörtü sorunu için "Üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılmasının arkasında sendikamızın ürettiği baskı var" diye konuştu.

Ali Yalçın: Üniversitelerde başörtünün kaldırılmasında sendikamızın baskısı var
21 Eylül 2016 Çarşamba 12:51

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Genel Merkez'deki toplantıda Eğitime Bakış 2016 raporunu açıkladı. Ali Yalçın basın toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu olarak, eğitim ile ilgili analiz ve değerlendirmede bulunan en kapsamlı çalışmayı yaptıklarını belirtti.

24 yıldır özlük ve özgürlük mücadelesi verdiklerini ifade ederek Yalçın “Eğitim çalışanlarının mali ve sosyal haklarını korumak ve geliştirmek, sorunlarını gündeme getirmek ve çözmek, ‘herkes için ve daha iyi eğitim’ anlayışıyla eleştiri ve öneriler ortaya koymak, ücretlerde ve gelir dağılımında adaleti sağlamak hedefleri için çalışıyor ve üretiyoruz. Medeniyetimizin kök değerlerini idrak etmiş, daha özgür, daha müreffeh ve daha mutlu insanların yaşadığı ‘daha güçlü, daha huzurlu, daha adil Türkiye’yi inşa etmek amacıyla çıktığımız sendikal yolculukta, hem sendikacılık hem de sivil toplum noktasında yeni eşikler oluşturmaya devam ediyoruz." diye konuştu.

Üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılmasının arkasında sendikamızın ürettiği baskı var

Akademi çalışmalar ile sendikanın geçmişe, güne ve geleceğe ışık tuttuğunu belirten Yalçın, "Üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılmasının arkasında sendikamızın ürettiği baskı var. Üniversiteye girişte uygulanan katsayı adaletsizliğinin sona ermesinde kararlılığımız; Kur’an-ı Kerim, Siyer ve Temel Dini Bilgiler derslerinin ders programlarına dahil edilmesinde talebimiz ve takibimiz var. Kesintisiz eğitim dayatmasının tarih olmasında, 4+4+4 kademeli eğitim anlayışının hayat bulmasında, eğitim konusuna siyasi değil, pedagojik bakışımız var. Vesayetçi eğitimin kartviziti konumundaki Milli Güvenlik Bilgisi Dersi’nin kaldırılmasında, özgürlükçü ve sivil eğitim sistemi/felsefesi perspektifimizle Eğitim-Bir-Sen olarak ortaya koyduğumuz ısrar var. Bu çerçevede, yakın tarih olarak nitelenebilecek son on beş yıllık süreçte eğitime dair millet eksenli, pedagoji eksenli, insan ve irfan eksenli değişikliklerde katılım, katkı, öneri ve eleştiri zemininde öncü/paydaş sıfatıyla etkileyici ve belirleyici olduk.” ifadesinde bulundu.

"Çalışma masalarında yer alacak temel bir kaynak olacak"

‘Eğitime Bakış’ ana temasıyla her yıl izleme ve değerlendirme raporu yayımlamak konusunda kararlı olduklarını açıklayan Ali Yalçın, "Eğitime Bakış 2016: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nun fikri ve düşünsel altyapısı bu şekilde gelişti ve oluştu. Raporumuz, Türkiye’de eğitimle ilgili hemen hemen bütün göstergeleri içeren, farklı açılardan değerlendiren, her birine yönelik analizlere yer verilen ve bu yönleriyle bu alanda bugüne kadar hazırlanmış en kapsamlı çalışmadır. Rapor hazırlanırken, eğitime dair ulusal ve uluslararası göstergeler, parametreler incelenmiştir. Raporumuzun, birçok veriyi toplu olarak sunmak niteliğiyle, gerek öğretmenlerin ve eğitimle ilgili araştırma yapan akademisyenlerin gerekse eğitim politikalarıyla siyasi ve idari karar alıcıların çalışma masalarında yer alacak temel bir kaynak olacağına inanıyoruz” şeklinde konuştu.

Eğitime Bakış 2016 Raporundan önemli başlıklar: 

6-13 yaş aralığında net okullaşma neredeyse yüzde 100’e ulaştı

Ülkemizde son yıllarda bütün eğitim kademelerinde okullaşma oranlarında kayda değer bir büyüme kaydedilmiştir. 2015-2016 eğitim öğretim yılında, ilkokul çağını kapsayan 6-9 yaş grubunda yüzde 98,81 ortaokul çağını kapsayan 10-13 yaş grubunda ise yüzde 99,05 net okullaşma oranlarına ulaşıldığı görülmektedir.

Lise çağındaki her 100 gençten 15’i eğitimin dışında

Ortaöğretimin 2012 yılından itibaren zorunlu eğitim kapsamına alınmasıyla bu kademede okullaşma oranları son yıllarda ciddi artış göstermiştir. Ancak, ortaöğretimi kapsayan 14-17 yaş grubundaki her 100 öğrenciden yaklaşık 15’i eğitimine devam etmemektedir. Bu durum, yeni politikaların geliştirilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Mesleki eğitime devam eden öğrenci oranı OECD ortalamasının üstüne çıktı

Mesleki eğitim kapsamına giren okul türlerine devam eden öğrencilerin tüm öğrenciler içerisindeki payını ifade eden meslek lisesi öğrenci oranı 1990-1997 yıllar arasında yüzde 45 seviyesinde seyretmiştir. 28 Şubat sürecinde alınan katsayı kararına bağlı olarak, meslek lisesi öğrenci oranı 2002 yılına kadar sürekli azalmış ve yüzde 35 seviyesine gerilemiştir. Daha sonraki yıllarda söz konusu oran 2014 yılına kadar sürekli artış göstermiş ve yüzde 50’ye ulaşmıştır.

Türkiye’de 15-19 yaş grubu ortaöğretim öğrencilerinin genel ve meslek lisesi program türüne göre oransal dağılımı bazı ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’de meslek lisesi öğrenci oranının (yüzde 47), OECD geneli meslek lisesi öğrenci oranının (yüzde 41) biraz üzerinde olduğu görülmektedir.

Özel öğretim kurumlarının sayısı artıyor

Okul öncesinden ortaöğretime tüm kademeler göz önünde bulundurulduğunda, 1990 yılında 157 bin civarında olan özel öğretim kurumu öğrenci sayısı, 2000 yılında 272 bine, 2010 yılında 498 bine, 2015 yılında ise 1 milyon 174 bine çıkmıştır.

Oransal olarak bakıldığında özel öğretim kurumlarına devam eden öğrencilerin, açık öğretim öğrencileri dâhil, tüm öğrenciler içerisindeki payı 1990 yılında yüzde 1,5 civarında iken, 2000 yılında yüzde 2,1’e, 2010 yılında yüzde 3,0’a, 2015 yılında ise yüzde 6,7’ye yükselmiştir.

Temel liselerde kayıtlı öğrencilerin beşte üçü 12. sınıf öğrencisi

2015-2016 eğitim-öğretim yılında dershanelerden dönüşen toplam bin 205 temel lise bulunmaktadır. Bu kurumlarda toplam 22 bin 67 öğretmen çalışmış ve 182 bin 876 öğrenci eğitim görmüştür. Temel liselerin tüm özel öğretim kurumları içerisindeki payı yüzde 41; temel liselerdeki öğrencilerin özel öğretim kurumlarına giden tüm öğrenciler içerisindeki payı yüzde 39 ve temel liselerde çalışan öğretmenlerin özel öğretim kurumlarında çalışan tüm öğretmenler içerisindeki payı ise yüzde 38 civarındadır.

Söz konusu eğitim-öğretim yılında temel liselere devam eden öğrencilerin sınıflara göre dağılımı incelendiğinde oldukça çarpıcı bir tablo ortaya çıkmaktadır.

İlgili yönetmelikte temel liselerin her sınıf düzeyinde kayıtlı öğrenci sayısının toplam kontenjanın yüzde 40’ını geçemeyeceği belirtilmiş olmasına rağmen, 12. sınıfa devam eden öğrenci sayısı, toplam kayıtlı öğrencilerin yüzde 58’ine denk düşmektedir. Başka bir ifadeyle, temel liseye kayıtlı öğrencilerin yaklaşık beşte üçü 12. sınıf öğrencisidir.

Açık öğretimdeki öğrenci artışı sinyal veriyor

Açık öğretimde (ortaokul ve lise) öğrenim gören toplam öğrenci sayısı 2007 yılından itibaren sürekli artış göstermektedir. 2015 yılında toplam 1.874.210 açık öğretim öğrencisi bulunurken, bu öğrencilerin 1.536.135’i açık lise öğrencisi, 338.075’i ise açık öğretim ortaokulu öğrencisidir.

Ortaöğretimde, 2015 yılı başında açık öğretim öğrenci sayısının toplam öğrenci sayısına oranı yüzde 26,45’i bulmuştur. Başka bir ifadeyle, her dört öğrenciden biri açık ortaöğretim lisesine gitmiştir.

Geçen yıl yapılan değişiklikle, TEOG yerleştirmelerinde herhangi bir örgün öğretim kurumuna yerleşemeyen öğrenciler zorunlu olarak açık öğretim lisesine yerleştirilmektedir. Ayrıca, iki yıl üst üste sınıf tekrarı yapan lise öğrencileri de açık ortaöğretime kaydırılmaktadır. Buna bağlı olarak, açık öğretim lisesi, öğrencileri için nitelikli bir alternatif olmaktan ziyade sistemde başarısız öğrencilerin yönlendirildiği depo kurum haline gelmiştir.

Eğitim düzeyi arttıkça iş gücüne katılım artıyor

Türkiye’de eğitim düzeyi arttıkça iş gücüne katılım ve istihdam oranları da belirgin bir şekilde artmaktadır.

2015 yılı için işgücüne katılım oranları yüksekokul ya da fakülte mezunlarında yüzde 80; lise dengi meslek okulu mezunlarında yüzde 65; genel lise mezunlarında yüzde 54; lise altı eğitim düzeyinden mezunlarda ise yüzde 43 olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu yıl için istihdam oranları yüksekokul ya da fakülte mezunlarında yüzde 71; lise dengi meslek okulu mezunlarında yüzde 58; genel lise mezunlarında yüzde 47; lise altı eğitim düzeyinden mezunlarda ise yüzde 39 olarak gerçekleşmiştir.

Yükseköğretimin, özellikle kadınların iş gücüne katılımında ve istihdamında oldukça fazla dönüştürücü gücü bulunmaktadır. Örneğin, 30-64 yaş nüfusta olan kadınlarda yüksekokul ya da fakülte mezunu olan kadınların iş gücüne katılma ve istihdam oranları daha düşük eğitim düzeyindeki kadınların işgücüne katılma ve istihdam oranlarından yaklaşık iki kat daha yüksektir.

Eğitim düzeyi arttıkça ekonomik kazanç artıyor

Ayrıca, eğitim düzeyi arttıkça ekonomik kazanç da beklendiği üzere artmaktadır. 2014 yılı TÜİK verilerine göre genel lise mezunu olma referans noktası olarak alındığında,  yüksekokul ve üstü olanların yıllık gelirlerinin genel lise mezunu olanların gelirinden 2,4 kat daha fazla olduğu görülmektedir. Meslek lisesi mezunu olmanın, genel lise mezunu olmaya göre yıllık brüt gelir açısından avantaj sağladığı da belirgin şekilde ortaya çıkmaktadır. Yıllık ortalama brüt gelir temelinde, meslek lisesi mezunu olmak 2014 yılında genel lise mezunu olmaya göre 1,3 kat avantaj sağlamaktadır.

Ortalama sınıf mevcutlarında OECD ortalaması yakalandı

2013 yılı OECD verileri esas alındığında, ilkokul ve ortaokul düzeylerinde Türkiye’de ortalama sınıf mevcutları (sırasıyla 23 ve 28) OECD ortalamasının (sırasıyla 21 ve 24) üzerindedir. Son yıllarda yaşanan gelişmelere bağlı olarak Türkiye 2015 yılında OECD’nin 2013 yılı ortalamasını yakalamıştır.

Ancak ortalama sınıf mevcutlarında bölgeler ve iller arası farklılıklar (eşitsizlikler) son 10-15 yıllık dönemde ciddi boyutlarda azalmasına rağmen söz konusu gösterge için bölgeler ve iller arası eşitsizlikler halen devam etmektedir.

İlk ve ortaokullarda yaklaşık 60 bin derslik ihtiyacı var

İlk ve ortaokul kademelerinde ikili eğitim yapan okul ve öğrenci oranları 2010 yılından (sırasıyla yüzde 22 ve yüzde 51) 2015 yılına (sırasıyla yüzde 19 ve yüzde 46) az miktarda düşüş göstermiştir. 2015 yılında dersliklerin yaklaşık yüzde 16’sında ikili eğitim yapılmıştır. Buna göre, sınıf mevcutları ve okullaşma oranları ile ilgili veriler sabit kalması durumunda ilk ve ortaokullarda ikili eğitim uygulamasına son verebilmek için yaklaşık 60 bin derslik ihtiyacı vardır.

2015-2016 eğitim-öğretim yılı için, Türkiye genelinde ilköğretimdeki öğrencilerin yaklaşık yüzde 8’i; ortaöğretimdeki öğrencilerin yaklaşık yüzde 11’i taşımalı eğitim kapsamında merkez okullara taşınmaktadır.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.