Fikirci Bey yazdı: MEDYA YALANLARI ARTIK BİR ULUSAL GÜVENLİK SORUNUDUR

Siyasi isimlerin yalan haberlerle kamuoyuna yön vermeye çalışmasını mercek altına alan Fikirci Bey, İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un sözlerine dikkat çekiyor.

Fikirci Bey yazdı: MEDYA YALANLARI ARTIK BİR ULUSAL GÜVENLİK SORUNUDUR
Kamusaati
Kamusaati
02 Temmuz 2021 Cuma 21:35

ABD’nin her ülkede siyasi muhatapları/temsilcileri/bayileri vardır. Bunlar her zaman ülkenin seçili iktidarları olmayabilir. Eğer seçimle gelen iktidarlarla iş yapmak kolay olmuyorsa ABD kendine başka muhataplar bulur. Bir sorun olduğunda da onları “arar” ve o “irtibat memurları” da hemen “telefona çıkıp” cevap verir.

ABD, uzun yıllar Türkiye’de “vesayeti” muhatap alırdı. Çünkü bilirdi ki ülkede seçimle gelenler gerçek iktidar değildir. Gerçek iktidar perde arkasından ülkeyi yöneten askeri bürokratik vesayettir. Onlarla konuşup süratle sonuç almak mümkündür.

Ancak ABD bu bölgede böyle spontane vesayetlere de pek güvenmediğinden (çünkü bazıları gerçekten anti Amerikancı olabiliyorlardı - Bkz. Musaddık, Nasır, Kaddafi) bir yanda da kendi muhatabını yetiştirmeye topraktan girerdi. Mesela daha sonra FETÖ olarak bildiğimiz örgüt ABD’nin Türkiye’de ta 1960’larda böyle temelden girdiği, besleyip büyüttüğü bir yapılanmadır.

Ama ABD bu sürede hala mevcut vesayetle de ipleri koparmadı, gittiği yere kadar onları da kullanmaya çalıştı. Ancak AK Parti en son 27 Nisan 2007’de vesayetin çanına ot tıkadıktan sonra ABD’nin telefonlarına çıkan olmadı. ABD ne zaman arasa “aradığınız vesayete şu an ulaşılamamaktadır” mesajı almaya başladı.

Çok sinirlenen ABD, kendi irtibat memurlarını doğrudan iktidara getirmeye karar verdi ve 15 Temmuz denen saldırıyı gerçekleştirdi. Biliyorsunuz başaramadı.

Çok şaşırdı ABD, çünkü daha önce defalarca denemiş ve başarılı olmuştu. Bir süre ne yapacağını, kimlerle muhatap olacağını bilemedi. Çünkü AK Parti, tüm diyalog kanallarını açık tutuyor ama bir yandan da Türkiye’nin milli çıkarlarını korumaktan ödün vermiyor, ABD’nin Kuzey Suriye’de kurup, Kuzey Irak ile birleştirmeyi planladığı garnizon Kürt devletine izin vermiyor, Suriye’den çıkmadığı gibi kendisi için giderek daha geniş bir güvenlik şeridi oluşturuyordu.

ABD’nin vesayetten sonra ikinci muhatabı “merkez sağ” partilerdir. Ancak Türkiye’nin sağı-solu pek öyle dünyanın diğer ülkelerine benzemez. Bir yabancı Türkiye’ye gelince sağını solunu şaşırabilir. Çünkü bizde solcular ABD hayranı, dindarlar ise emperyalizm karşıtı olabilirler. Çünkü İslam özünde sömürü karşıtıdır. Ülkemizde merkez sağ denilen alanı AK Parti ve MHP, seçmen nezdinde neredeyse yüzde 100 kaplamaktadır ve bu ikisinin de ABD’nin her dediğine “He” demeye hiç niyeti yoktur.

Ülkede kafasına göre merkez sağ bulamayan ABD’nin bütün ezberleri bozuldu. İşler sarpa sarmıştı. Artık elde olanlardan yamalı bohça bir muhalefet oluşturup onu iktidara getirmekten başka çare kalmamıştı. Zaten daha önce kaset numaraları ile CHP’yi kıvama getirmiştir. Daha sonra yine kaset numaraları ile MHP’den böldüğü kifayetsiz muhterislere parti kurdurdu ve onu da CHP’nin yanına yamadı. Eh, kendilerine Kuzey Irak ve Suriye’de devlet sözü verilen bölücü parti de zaten dünden ABD’nin o koalisyonuna gönüllü üyeydi.

Ama yetmedi, yetmedi yetmedi.

AK Parti'yi iktidardan düşüremediği gibi, Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkan olmasını da engelleyemedi.

Şu anda Türkiye ABD için “rouge state”dir. Yani yoldan çıkmış bir ülkedir. Ancak ABD bu konuda ne yapacağını da bilememektedir.

Destek sözünü verdiği ve hatta bizzat bir araya getirdiği muhalefet de hem doğru dürüst bir arada durmamakta, birbiri ile kavga etmekte hem de halkta karşılığı olan bir siyasi argüman geliştirememektedir. Hatta öyle ki “usturuplu bir yalan söylemekten” bile acizdir. Ana muhalefetin başı, haber kaynağının bile özür dilediği asparagaslara sahip çıkmayı sürdürmektedir. Eski vesayetin ana direklerinden akademisyenler ise sabahları kalkıp arkalarını fakültelerine dönmekten daha akılcı bir siyasi proje geliştirememektedirler.

Yani artık elimizde, bırakın siyaset ve proje üretmeyi, yapılanlar konusunda makul bir argüman bile üretemeyen, günlük sosyal medya yalanlarının peşine takılmış, ipsiz sapsız ve hatta bazıları klinik vaka olan bir muhalif siyasiler güruhu ve bir de yirmi yıldır uydurdukları sanal evrene tıktıkları zavallı taraftarları bulunmaktadır.

İşte tam da bu nedenle Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un "… Sansasyon oluşturma ve daha fazla tıklanma hedefiyle, hiçbir araştırma ya da teyide ihtiyaç duymadan masa başında hazırlanan haberler, dijital ekosistemi ve toplumu zehirliyor. Kimi siyasiler ise güya muhalefet yapma adına, her türlü ahlaki ve siyasi ilkeden yoksun biçimde, yalan siyasetlerini yalan haberlerle destekleyecek bir tezgâh işletiyorlar. Ne yazık ki bu noktada internet medyası da ideolojik tahkimat aracı olarak kullanılabiliyor." uyarısı büyük önem taşımaktadır.

Ve Sayın Altun’un asıl kulak verilmesi gereken uyarısı ise artık buna müsamaha gösterilmemesi, bu konuda bir düzenlemeye gidilmesi, mevcut mevzuatın da bu yeni gerçekliğe uygun hale getirilmesi gerektiği uyarısıdır.

Çünkü gerçekten: "Yalan habere dayanan bu kara düzen, toplumsal huzurumuzu açıkça tehdit ettiği gibi bir ulusal güvenlik sorunu olarak görülmelidir. Basit bir hata olarak görmüyoruz bunu, göremeyiz."

Evet, Sayın Fahrettin Altun’un da söylediği gibi artık bu bir "ulusal güvenlik sorunudur"


Kaynak: Kamu Saati Özel
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.