Vefa: Aşkın Gözyaşı


Hüseyin Çolak

Hüseyin Çolak

20 Kasım 2015, 21:43

En vefakâr dostu gölgesidir insanın, o da gökyüzünde parıldayan güneş olmayınca yârenlik etmez insana. Gölgenin vefası güneşe bağlıdır, bir bulutla perdelenince gökyüzünün gülen yüzü, ondan da vefa beklemek hayal değil midir?

Vefalının sefasını sürmeyi umut edenlerle, bivefanın cefasına katlananların imtihanı denktir belki de. Umarsız maraz gibidir ikisi de. Kurtulmak isteyip de bir türlü kurtulamadığı yapışkanbir macun gibi tutunur her birinin üstüne.

Somon balıkları gibi vefalı olmayı arzular mı bilinmez insan ama ‘vefasız olan aslında sadece insandır’ demenin bir haklılık payı vardır oysa. Okyanusa dökülen binlerce akarsu arasından titizlikle yol bularak, yıllarca uzak kaldıkları nehir yatağına ulaşmak için daha önce göç etmek üzere kullandıkları akarsularda bu kez akıntıya karşı yüzüp önlerine geçen bütün engelleri aşarak tam üç bin kilometre yol alırlar. Doğdukları nehir yatağına kavuşmak ümidiyle nasıl da telaşla koşuştururlar. Akabinde akarsuların sığ kısımlarına yumurtalarını bırakır kısa bir süre sonra da ölürler.

‘Ölümüne vefa’nın hikayesidir somon balıklarının hayat serencamı. Varlığın marifet kabından damıtılan bir katredir somonun hicretindeki vefa. Cefadan, sefaya uzanan uzun bir yol gibidir vefa.

İbadet, kulun vefasıdır yaratanına, nefes alıyor olman vefasındandır Rabbinin sana. Aşk ne denli vefa ile kaimse o denli vefa da aşk ile durur ayakta. Sırlarla dolu uzun bir yolculukta beden yoldaş olur cana; gönül, kalbin vefası, akıl kalıbın vefasıysa.

Gün gibi vefalı olmayı denemeli insan bir de. Karanlıklar içinden usulca süzülüp, her sabah yararak şafağın şakağından, şaşmadan ilan-ı aşk eder gün, sunar kendini temaşa edenlerin perdeleri aralanan penceresinden. Gecenin ahde vefasıdır gün, sabahın aydınlığından damıtılan yüzümüze.

        Meryem’ini henüz karnındayken özgürlüğe adayan, Hannan isminin arzın yüzündeki izdüşümü olan Hanne gibi(3/35), hediyesi güzel bir kabul ile makbul olunan anne gibi(3/37) olunca insan; günahsız bir Betül, masum bir Azra gülü olsun diye has bahçesinde en kıymetli bahçıvanını hizmetine sunar vefanın sahibi. Öyle vefa ağacından nasiplenmeli ki kişi, yeryüzünde bir buçuk küsur milyar insan ömründe en az bir kez ondan ‘vefalı’ diye söz etmeli.

Kâinatı kanadında taşıyan kitabının kadim sayfaları arasında“O çok vefalı İbrahim’e gelince…”(53/37)diye anmalı seni‘En Vefalı’.Ölümsüzlük meyvesini devşirmeye bakmalı ahde vefanın. Yollarına çıkmalı bütün yolların,‘Allah’tan daha çok ahdine vefa eden kimdir?’(9/111) sözüyle seni temin edenin. Aşkta vefa, vefada aşkı gerektirir bilesin.

Vefanın semtine uğramayanlarla vefayı semtten ibaret sayanların vefasızlığına aldırmadan yürümeli insan vefanın sarp yollarında. Semtine vefa uğramayanların serzenişine de kulak kesilmeyi unutmadan.

“Ger derse Fuzûlî ki “güzellerde vefâ var”

Aldanma ki şair sözü elbette yalandır”

Yalnız, hatırlı hatıraları hatırına gelince hatırlamamalı esaslı dostları. Bilinmeli ki hatırdan çıkan insanın silinir gönül kaydı. Haklı sitemleri kırık bir gönülle buluşup feryada dönüşünce, gök ile yer arasındaki bütün perdeler kalkar belki de.

“Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge

Ne açar kimse kapım bâd-ı sabadan gayrı”
diyen kırılgan yüreklerin âhını almamak adına vefasını sunmalı insan tüm dostlarına, her adımında biraz daha uzayan elleriyle.

Şairlerle annelerin vefa hikayeleri yan yana akan ikiz nehirler gibidir. Bu yüzden en güzel anneler anlar şairlerin halinden. Ne doğum sancısı ne anılar ne de şiir ağrısından başka bir şey anlatabilir kıvrandıran acıyı. Vurulan bir nefer edasıyla ağır ağır toprağa iner kılı kırk yaran kelimeler, sarsılır sinir uçları gibi ağıt yakan imgeler, kaleme dokunurken yüzleri yorgun harfler ve heceler tohum gibi kağıda serpilirken.

“Künc-i mihnette rakiba beni tenha sanma

        Yar ger sende yatarsa elemi bende yatar”
  mısralarıyla, sitemi umuda dönüştüren Rûhî gibi;

Yâr ellerine varmak ister isen göz ardı etme kehribar acıları taşıyan muhacir bakışları. Tutarsan vefanın ellerinden, kapanır eşiğine baldıran sürülen anıların kapıları. İşte o an, goncaya durur kalbini enkaza çeviren gül, varmadan can parmak uçlarına, vefa suyuyla arınırsan. Unutma ki aşkın gözyaşıdır vefa.

- - - -

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Tevfik - 8 yıl önce
Diline, yüreğine ve kalemine sağlık hocam
Misafir Avatar
Hüseyin ÇOLAK - 8 yıl önce @Tevfik
Teşekkür ederim Tevfik Bey Hocam.Selam ve dua ile...
Misafir Avatar
Hüseyin ÇOLAK - 8 yıl önce @Tevfik
Teşekkür ederim Tevfik bey Hocam...