Diyanet İşleri Başkanı Görmez: FETÖ, üç kavramla bizi aldattı

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, NTV’de katıldığı canlı programda Oğuz Haksever’in sorularını yanıtlayarak FETÖ ile ilgili detaylı açıklamada bulundu.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez: FETÖ, üç kavramla bizi aldattı
30 Ağustos 2016 Salı 11:52

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, NTV’de katıldığı canlı programda FETÖ ile ilgili açıklamalarda bulundu. NTV sunucusu Oğuz Haksever’in sorularını yanıtlayan Görmez, gündemin öne çıkan önemli konuları ile tarihi boyunca ilk defa olağanüstü olarak toplanan Din Şurası'nda alınan kararlarla ilgili bilgi verdi.

Konuşmasınan 15 Temmuz darbe girişimi sırasında şehit olanları yad ederek başlayan Prof. Dr. Mehmet Görmez, FETÖ'nün din ile yapılanmasındaki tüm ayrıntılara yer verirken verilen açıklardanda yararlandığını açıkladı.

Dini kullanarak bugüne kadar Fetulahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) yapılandığını vurgulayan Görmez'in Oğuz Haksever ile NTV'deki canlı yayınında konuşulanlardan önemli satır başları:

Dini yapı bizim zekâtlarımızı toplayarak, bizim sadakalarımızı çalarak​ yapıldı

Bu darbe girişimi, bu topraklarda yaklaşık 40 yıl kendisini dini bir cemaat olarak adlandırmış bir yapının öncülüğünde gerçekleşti. 40 yıl bu topraklarda vaazlar verildi, konuşmalar yapıldı, evler kuruldu, okullar açıldı. Bütün bunlar da din söylemi altında yapıldı. Üstelik bu dini yapı bizim zekâtlarımızı toplayarak, bizim sadakalarımızı çalarak, bizim evlatlarımızı devşirerek, bizim evlatlarımızın beynini yıkayarak bu noktaya getirdi. Cenabı Hakk’ın adını, Sevgili Peygamberimizi, sahabeyi yani dini kullanarak bu noktaya geldi. Ayrıca bu yapı DAEŞ gibi, Boko Haram gibi, El Kaide gibi şiddetten söz etmemişti bize. Bilakis savaşı, şiddeti, kötülüğü daha çok yererek, barış diyerek, kardeşlik diyerek, diyalog diyerek, dinler arası diyalog diyerek bir yapıyı ayağa kaldırdı. Diyanet İşleri Teşkilatı’nın da özeleştiri yapması gerekiyor. İlahiyat camiasının da aynı şekilde bir özeleştiri yapması gerekiyor. Ancak bunun yanında Diyanet İşleri Teşkilatı olduğu için, bu toplumun tamamını kuşatmamış olduğunu söyleyebilirim.

Büyük bir itibar suikastına uğradı​

Tarihimize baktığımız zaman bu yapının söylemini camiye sokmadık. Bir bütün olarak ele aldığımızda Diyanet, yapının söylemlerinin camiler ve din söylemi içerisine girmemesi için elinden gelen her türlü gayreti sarf etmiştir. Bu yapının bilhassa dinler arası diyalog söyleminin dünyayı aldatan bir söylem olduğunu tespit ettikten sonra, uluslararası bir toplantıda ‘Dinler arası diyalog yoktur. Tevhit ile teslis arasında diyalog olmaz. Ama dini kurumlarla, din adamları arasında, dünyanın meseleleri arasında doğru ilişkiler olur’ dedikten sonra Diyanet adeta hedefe alındı. Büyük bir itibar suikastına uğradı. Bu ülkede Diyanet kadar bu yapı tarafından itibar suikastına uğratılan çok az kurum vardır. Açık düşmanla muhatap olduğumuzda yapacağımız işler bellidir. Ama İslam dininin ve İslam dünyasının başa çıkmakta zorlandığı bir düşman vardır ki o da nifaktır. Münafıkla uğraşmak, mücadele etmek zordur.

'Hoca efendi' sıfatını haketmiyor

Malumat sahibi olmakla alim olmak ayrı bir şeydir. İslam dininde alim dendiği zaman, aynı zamanda ilmiyle amel eden, ihlas sahibi, İslam’ın ortaya koyduğu o öğretiler içerisinde hareket eden insan demektir. Bu süreçte Diyanet İşleri Başkanlığı olarak en çok müşteki olduğumuz husus, bizim bizatihi yürüttüğümüz görevlere unvan olarak verilen isimlerin tamamının neredeyse adeta kirlenmesidir. İmam, alim, vaiz, hoca efendi, cemaat gibi kelimeler. Bir insanın 40 yıl kendisini topluma farklı tanıtarak, eğitim, ahlak, inanç, zekât, sadaka diyerek, ‘ben çocuklarınızı ahlaklı bir nesil yetiştireceğim’ diyerek, sonra o açtığı evlerde beyinler yıkayarak, toplumu teslim alarak, daha sonra toplumun imkânlarıyla alınan silahları topluma yönelten bir insanın bu sıfatları hak etmesi mümkün değil.

“FETÖ, eğitim, maneviyat ve güç açığımızı kullandı…”

Geriye dönerek bir hasar tespiti yapma mecburiyeti var. En azından bundan sonra aynı hatalara düşmemek için hasar tespiti yapmak gerekir. Bu yapı yahut benzer herhangi bir yapı toplum olarak bizim hangi açığımızı kullandı. Hangi açlığımızı, hangi beklentimizi istismar etti. Baktığımızda üç açığımızı tespit ederek yola çıktıklarını görüyoruz. Birincisi, eğitim açığımızı gördüler. Dershanelerle, okullarla adeta paralel alternatif bir eğitim ihdas ederek ve Türkiye’de her düşünceden insanın kendi çocuğunu göndermek zorunda bırakıldığı bir eğitim ortamı oluştu. Önce bunu tespit etmek gerekiyor. Bunun için üniversitelerimizin ve Milli Eğitim Bakanlığımızın oturup çalışmalar yapması gerekiyor. İkinci açığımız, din ve maneviyat açığımız. Burada da Diyanet ve ilahiyatın üzerinde durması gerekiyor. Son olarak ise, güç açığı, itibar açığı. Bilhassa devşirme metodu. Öğrencileri evlerde yetiştirme metodu. Hem eğitim açığımızı, hem maneviyat açığımızı, hem de güç ve itibar açığımızın kullanıldığını görüyoruz. Öyleyse bu açıklarımızı toplum olarak kapatmamız gerekiyor. Her müessesenin kendi üstüne düşeni yapması gerekiyor.

“FETÖ, üç kavramla bizi aldattı…”

Yapının tamamına ve tarihine baktığımız zaman üç kavram görüyoruz. Biri hizmet kavramı, biri himmet kavramı, biri de tedbir kavramı. Aslında bu üç kavram hem din anlayışını, hem topluma bakışını, hem de toplumla ilişkilerini bütün yönleriyle ortaya koyuyor. Dinin tarihinde de hizmet kavramı müspet bir kavramdır. ‘Toplumun efendisi topluma hizmet edendir’ buyurur sevgili Peygamberimiz. Dolayısıyla Hakk’a ve halka hizmet İslam’ın insanlara yüklediği bir vazifedir. Ama bu hizmet kavramının nasıl kullanıldığını gördük biz? Hizmet kavramının toplumu ve devleti ele geçirmek için kullanıldığına şahit olduk hep birlikte. Himmet kavramı yardım etmek manasındadır, içinde sadakası, zekâtı, infakı, yardımı vardır. Ama himmet kavramının zaman içerisinde bir haraca dönüştüğünü hepimiz gördük. Hassaten din anlayışına baktığımız zaman, her türlü yanlışlığı meşrulaştıran bir ruhsat ortaya çıkıyor. Bir ruhsatın kendisine verildiğini adeta görüyorsunuz. Bütün tarihine baktığımız zaman, zamana ve zemine göre sürekli değişebiliyor. Yeri geldiğinde Allah’ın haram kıldıkları helal, helal kıldıkları haram olabilecek. Aynı şekilde tedbir kavramının ise, Şia’da var olan takiye kavramının bir karşılığı olarak kullanıldığını görüyoruz. Tedbir kavramında ise her türlü gayri ahlakilik mübahlaştırılıyor. Mesela sınavların sorularını çalmak meselesi, bütün nesillerin istikbalini çalmaktır, insanların istikbalini çalmaktır. Milyonlarca insanın hakkına, hukukuna girmektir. Sadece o hedefe varmak için bunu bir din meşrulaştırabilir mi?

Peygamberin sadık rüyası dışında İslam'da yeri yok 

İslam’ın bilgi kaynakları çok açık ve nettir. Elbette temel bilgi kaynağımızın Yaratıcımızın gönderdiği Yüce Kerim Kitabımızdır ve o Kitabın Peygamberimiz tarafından yaşanmış bir hayata dönüşmesini sağlayan Peygamberimizin sünnetidir. Onunla beraber ayrıca akıldır, yani vahye muhalif olmayan insan aklıdır, alimlerin icmaıdır, dolayısıyla bizim edille-i şeriye dediğimiz 4 delilimiz açık ve nettir. Bunun dışında herhangi bir insanın bütün bunlara muhalif olarak, ‘ben Peygamberle görüştüm, şöyle yapacaksınız, ben Allah’la buluştum, şöyle davranacaksınız, ben rüyamda şunu gördüm, öyleyse siz de şunu yapacaksınız’ sadece peygamberlerin sadık rüyaları dışında hiçbir rüyanın İslam’da herhangi bir bilgi değeri yoktur, bunlarla hareket etmek doğru değildir. Hele hele bunlar Allah’ın ayetlerine, Peygamberin sünnetine muhalifse zaten insanı çok daha büyük bir şirke, çok büyük bir günaha sevk eder.

Mehdilik Kuran-ı Kerim'de yok

Mesiyanik hareketler bizim tarihimizde çok ciddi bir sorundur. Yani İslam’dan önce de bütün dinlerde bir kurtarıcı beklentisi fikri, düşüncesi hep var olagelmiştir. İslam’da da bu vardır, olmuştur. Ama şimdi 14 asır geçti İslam Peygamberinin üzerinden, yüzlerce denilebilecek Mehdi geldi, hepsinin sahte olduğu ortaya çıktı. İslam bireysel olarak sorumluluğu her insana vermiştir. Yaptığı iyilik insanın kendisinedir, yaptığı kötülük de insanın kendisinedir. İslam Peygamberi kızı Fatıma’ya der ki, “Fatıma, babam Peygamberdir diye bana güvenme” der, çünkü herkes kendisi Allah’ın huzurunda hesaba çekilecektir. Hiç kimse kimsenin üzerindeki vebali alma yetkisine sahip değildir. Babamız peygamber bile olsa Fatıma’ya söylediği gibi, biz dünyada yapıp ettiklerimizin hesabını Allah’a vereceğiz. Mehdilik konusu Kur'an-ı Kerim’de hiçbir ayette ifade edilmemiştir, yoktur. Hadis kitaplarımıza baktığımızda da, Buhari, Müslim ve İmam Maliki Muvatta gibi en temel hadis kaynaklarımızda da Mehdilik diye bir başlık yoktur, Mehdi ile ilgili bir tek hadis yoktur. Tali dediğimiz Ebu Davud gibi, Tirmizi gibi bazı hadis kaynaklarımızda kıyamet alametlerini, kıyamet öncesini anlatırken, insanlık tarihi sona ererken, insanlığın başına gelecek bazı hadiseler ifade edilirken mehdi gibi, mesih gibi bazı kavramlar, buralarda ifade edilir.

“Atamalar Eylül’de yapılacak…”

Başkan Görmez konuşmasının son bölümünde din görevlilerinin girmiş oldukları sınavlar ve FETÖ soruşturması kapsamında açığa alınan personellerle ilgili de açıklama yaptı. Başkan Görmez, konuyla ilgili olarak “Sınavlardaki komisyonlarda görev alan bazı görevliler açığa alındığı için tamamı şaibe altında olmasın istedik. O tamamlanmamış olan sınav yenilecek, herkes daha iyi hazırlanacak sınava girecek ve Eylül ayı sonunda da inşallah herkesin ataması yapılacak ve görevinin başında olacak

3 bin 600 görevlimiz açığa alındı

Darbeden önce biz pek çok tespitimizi yapmıştık, ancak mahkemelerden dönülüyordu. Fakat darbeden sonra kılı kırk yararcasına, yanlışla doğruyu birbirinden ayırmak için çok yoğun bir çaba içerisine girerek çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu ana kadar 3 bin 600 kadar görevlimiz açığa alındı, ama tabi soruşturmalarımız devam ediyor. En küçük yanlış bir bilgi ortaya çıktığı zaman arkadaşlarımız tekrar kendi görevlerine dönecekler, hiç kimsenin endişesi olmasın. Ama bu yapıyla en küçük bir gönül bağı kurmuş herhangi bir kimseyle de yolumuza devam etmemiz mümkün değil. Mihrabı bu yapıya gönlünü kaptırmış herhangi bir din görevlisine vermemiz de doğru olmaz, mümkün olmaz. Çok büyük travmalar yaşadık, bundan sonra bu hatalara düşmemek için daha yoğun bir çaba içerisinde olmamız gerekiyor.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Selim - 8 yıl önce
Bundan sonra aldatmayacak şekilde işler yapalım.