Sözleşmeli Öğretmenlik Uygulamasına Son Verilsin!

Sözleşmeli Öğretmenlik Uygulamasına Son Verilsin!
13 Mart 2019 Çarşamba 15:03

Milli Savunma eski bakanı İsmet Yılmaz’ın MEB’in başına geçtikten sonraki ilk icraatı olan ve yeni Bakan Ziya Selçuk döneminde de ısrarla uygulanan sözleşmeli öğretmenlik, çağdaş kölelik gibi bir anlam taşıyan ücretli öğretmenlik kadar garabet özellikler taşıyor. Kadrolu, sözleşmeli, ücretli gibi kabul edilemez kategorik ayrımlara tabi tutulan öğretmenlik mesleği, MEB’in her uygulamasıyla biraz daha itibarsızlaştırılıyor.

Kapıda 450 bin öğretmen adayının beklemesini fırsata çeviren devlet, 2016 Ekim ayı itibariyle şartları oldukça ağır olan sözleşmeli öğretmenlik sistemini tekrar uygulamaya koydu. Yıllardır atama bekleyen adayların çaresizce kabullenmek zorunda kaldığı koşulların en başında 6 yıl çakılı görev yapma zorunluluğu geliyordu. Tepkiler nedeniyle değişikliğe giden MEB, bu süreyi geçtiğimiz aylarda 4 yıla indirdi. Buna göre sözleşmeli öğretmen, 3 yıl sözleşmeye bağlı olarak çalıştıktan sonra kadroya alınabiliyor. Kadroya alındıktan 1 yıl sonra eş durumu, 2 yıl sonra il içi ve il dışı tayin isteyebiliyor. Bakanlık süreç içerisinde, her ikisi de sözleşmeli öğretmen olan eşlerin bir araya gelmesi konusunda adım atmakla birlikte özel sektörde çalışan eşin, sözleşmeli öğretmen olan eşe tabi olmak zorundalığı noktasında oldukça ısrarlı ve kararlı davranıyor. Bu durumda eşler ya yıllarca ayrı kalacak, aile bütünlüğü bozulacak ve çoluk çocuk perişan olacak ya da eşlerden biri istifa edip çalışma hayatına son verecek. Memurlar için 1 yıllık görev süresini tamamlayarak adaylığı kalktığında eş durumu ataması için başvuru yapabilmekteyken sözleşmeli öğretmenlere böyle bir dayatmada bulunulması büyük bir eşitsizlik ve adaletsizliktir.

Öğretmenler arasında statü, özlük ve atama hakları yönünden ciddi anlamda eşitsizlik yarattığı gibi öğretmenler odasında üç farklı statüde öğretmenin olmasına neden olarak iş barışını da tehdit eden sözleşmeli öğretmenlik uygulaması aynı zamanda hukuki de değildir. Zira 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B bendinin 3. fıkrasına göre …ortaya çıkan öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla kapatılamaması halinde 4/B’li sözleşmeli öğretmen görevlendirilmesi yapılabilmektedir. Kadrolu öğretmen olabilecek 450 bin aday kapıda beklerken sanki öğretmen kıtlığı varmış gibi bu maddeye dayanarak sözleşmeli öğretmen atamak hukuk devleti normlarını yok sayan bir hukuksuzluktur. Aynı şekilde 111 sayılı İLO Sözleşmesi’nin “…iş veya meslek edinmede veya edinilen iş veya meslekte tabi olunacak muamelede eşitliği yok edici veya bozucu etkisi olan her türlü ayrılık gözetme, ayrı tutuma ve üstün tutmayı” ayrımcılık sayan 1. Maddesine aykırılık teşkil etmesi bağlamında da hukuksuzdur.

2011’e kadar uygulanan sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılma gerekçesini okuduğunuzda; sözleşmeli öğretmenliğin kamu hizmetlerinin daha etkili, verimli ve hızlı bir şekilde yürütülmesini sağlamadığı, çalışmalarda etkinliği artırmadığı ve kadrolular ile sözleşmeliler arasında farklılıklar meydana getirdiği ibarelerini görüyorsunuz. Gayet yerinde gerekçelerle kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik ne oldu da 2016 yılı itibariyle tekrar yürürlüğe konuldu.Amaç kalkınmada öncelikli bölgelerde kalıcı istihdam sağlamak ise ekonomik ve sosyal teşvikler yoluyla bu bölgelerde çalışmayı cazip hale getirmek çok daha makul ve insani olsa gerek. Ancak devlet zor ve adaletsiz olanı dayatarak çalışanına zulmetmeyi tercih ediyor.

Sözleşmeli öğretmenlik sistemi, yapısı gereği adaletsizlik, haksızlık ve ideolojik istismarın önünü açan bir mahiyet arz ediyor. Dört yıllık öğretmenlik bölümünü bitirmek, pedagojik formasyona sahip olmak ve KPSS’den de çok yüksek puanlar almanız artık öğretmen olarak atanabilmek için yetmiyor. Öğretmenlik alan sınavı ile neden ve nasıl yapıldığı herkesin malumu olan mülakattan da yüksek puan almanız gerekiyor. Artık tüm bu aşamaları başarıyla geçseniz dahi kadrolu öğretmen olamıyorsunuz. İlk üç yıl boyunca aday statüsündesiniz ve kadroya geçinceye kadar yirmi yıl dahi çalışsanız derece, kademe ve hizmet puanı alamıyorsunuz. Dolayısıyla derece ilerlemesinden doğacak maaş artışından mahrum kalmakla birlikte dört yılın sonunda hangi puanla nereye tayin isteyebileceğiniz de muammadır. Kadroluya göre maaşınız, ücretiniz ve SGK’nız düşük olduğu gibi her an işsiz kalma riski ile çalışmak zorundasınız. Çünkü bulunduğunuz ilde ihtiyaç olmaması durumunda sözleşmeniz feshedildiği gibi her yılın sonunda yapılan performans değerlendirmesinin hangi kriterlere göre yapılacağı ve adaletsizliğin, adam kayırmanın, yandaşlığın önüne nasıl geçileceği konusu da cevap bekleyen sorular barındırır. Sözleşmeli öğretmen olarak uğradığınız çifte standart bunlarla da sınırlı kalmaz. Sözleşmeli öğretmenseniz ek dersinizden kadrolu öğretmenden yapılmayan SSK kesintisi yapılır. Kesinlikle idareci veya müfettiş olamazsınız. Atama ve yer değiştirmelerde yolluk gibi ödenekleri alamazsınız. Askerliğinizi asker öğretmen statüsünde yapma şansınız da yoktur. Ayrıca yurt dışına öğretmen olarak görevlendirilemez, ödül de alamazsınız.

Özlük haklarındaki bütün bu adaletsizliklerin yanı sıra kamu sendikacılığının büyük bir tekel baskısı altında olduğu şu zamanda kendisini güvencesiz hisseden bir sözleşmeli öğretmenin yandaş sendikaya üye olmadan gönül rahatlığıyla çalışabilmesi mümkün müdür? İnsanların hızla münafıklaştırıldığı şu atmosferde muhalif görüşe sahip bir sözleşmelinin görüşüne uygun sendikaya üye olması durumunda her yıl kurulacak değerlendirme komisyonundan geçer not alması mümkün olabilecek midir? Atanma belgesinin yanı sıra eline yandaş sendikaya üyelik formu tutuşturulduğunda sözleşmeli öğretmen kendini ne kadar özgür hissedecektir veya ne kadar rahat çalışabilecektir?

Özgür Eğitim-Sen olarak ilk günden beri karşı olduğumuz sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının yarattığı adaletsizlik ve yol açacağı istismarın önlenmesi bağlamında bu uygulamanın tamamen kaldırılmasını, sözleşmeli öğretmenlere kadro verilmesini talep ediyoruz. Eşit işe eşit ücret anlayışını da berhava eden, öğretmenliği itibarsız bir meslek haline getiren bu uygulama kaldırılıncaya kadar da atama şartlarının yeniden gözden geçirilerek daha insani ve aile değerlerini gözeten boyuta getirilmesini dile getiriyoruz. Aile mefhumunun kutsallığına inanan bir geleneği temsil iddiasındaki bir siyasal anlayışın aile bütünlüğüne zarar veren bir konuya bu kadar sert yaklaşmasının ve insanları iş veya eş tercihinde bulunmaya zorlamasının kabul edilemez olduğu kadar üzücü olduğunun da altını çizmek istiyoruz.

ÖZGÜR EĞİTİM-SEN YÖNETİM KURULU

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.