Dr. Niyazi Kaya: 'Ne Varsa Alemde O Olmalıdır Ademde'

Son dönemde sürekli gündemde olan "Müfredat" konusunda, eğitim alanında önemli çalışmaları olan Dr. Niyazi Kaya tarafından kaleme olan "Dosya" çalışmasının ilk yazısı olan, 'Ne varsa alemde, o olmalıdır Adem'de' yayınlandı.

Dr. Niyazi Kaya: 'Ne Varsa Alemde O Olmalıdır Ademde'
12 Ocak 2017 Perşembe 21:48

Ne Varsa Alemde O Olmalıdır Ademde - 1

Son yıllarda yaşanan siyasi, sosyal, kültürel pek çok olay ve gelişmeler günümüz gençliğinden ve gelecekten endişe etmemizi gerektirecek birçok argümanı ortaya koymaktadır.

Son yüzyıldır bu toprakların ve aziz milletin yetiştirdiği en önemli münevverlerden biri olan üstad Necip Fazıl;  Gençliğe Hitabe’sinde “zaman bendedir, mekân bana emanettir” diyerek misyon yüklediği emanete sahip bir gençliği arıyoruz fakat bulamıyoruz.  İrfanımızın, fikrimizin, ilmimizin, dilimizin, tarihimizin, coğrafyamızın kısacası medeniyetimizin asıl sahibi olan gençlik can çekişiyor!

Genç nesil diye gördüğümüz olanca enerjisini biyolojik, metabolitik, gastroya indirgeyen, nevrotik, şizofrenik, megalomanik, narsist karışımdan ibaret  ihtirasları yaşının ve ahlâkının önünde koşan bir kas ve adaleden ibaret bir gençlik oluşuyor.

Zira cumhuriyetin ilanı ve zaman zaman  askeri darbeler ve vesayet dönemlerinde bize dayatılan medeniyet değerlerimizle taban tabana zıt batı tipi modern eğitim bizi bizden kopararak "iyi insan " olmak yerine "iyi vatandaş" olmayı hedefleyerek ruhsuz, kişiliksiz, karaktersiz bir toplumu hedeflemiştir.

Bu hedefe ulaşmanın yolu olarak müfredat ve ders kitapları tabiri caizse modern bir kitle imha silahı gibi uzun yıllardır kullanılmaktadır. Bu durum 2002 yılında mevcut düzene ve statükoya başkaldırı ve bir erdemliler hareketi olarak kurulan, milletin teveccühüyle 14 yıldır da iktidarda olan AK Parti hükümetleri döneminde uygulan müfredatlarda da medeniyet değerlerimizle çatışan batı tipi modern eğitimi yerleşik kılmaya dayalı devam ede gelmiştir. Oysa ki AK Parti hükümetleri döneminde baş örtü ve kat sayı zulmünün sonlandırılması, okullaşma oranlarının yükseltilmesi, öğretmen açığının kapatılması, İmam Hatip okullarının önünün açılması, seçmeli de olsa Kuran-- Kerim ve siyer derslerinin okutulmaya başlanması gibi  eğitim de önemli icraatlar yapılırken müfredat geliştirmede ve eğitimin niteliğinde beklenen değişim hayata geçirilemedi. Öyle ki 1990'lı yıllarda tüm dünyayı kasıp kavuran küreselleşme politikalarını hayata geçirmek için uluslararası ölçekte düzenlenen fen ve sosyal bilimleri kongrelerinde belirlenen müfredat girdi ve çıktıları 2004 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in zamanında aynen çevrilerek ülkemizde uygulanmaya konmuş ve kamuoyuna reform olarak anlatılmıştır. Peki  bu nasıl bir reform oldu ?

Gezi olaylarına, Güneydoğu ve Doğu'da terör örgütüne katlımda örgün öğretimde okuyan çocukların oranı, üniversitelerin mezuniyet törenlerinde yaşananlar ve İstanbul Erkek Lisesinde başlayan ve ülkemizin güzide birçok lisesinde yaşanan olaylara baktığımızda 2004 yılında ortaya konan müfredat bir reform değildir.

AK Parti iktidarın başladığı 2002 yılında  5 yaşında olan , son elli yılda ilk ve ortaöğretim düzeyinde en kapsamlı müfredat değişikliği sonunda yazılan ders kitaplarıyla eğitim alan ve liseden mezun olarak üniversitede okumaya başlayan / başlayacak öğrencilerin, protesto için Okul Müdürüne sırtlarını dönmeleri, sonrasında da yayınladıkları bildiri ölümcül bir hastalığın en önemli belirtisidir.

Bu hadiseler, çözülme/çürüme sinyalleri veren eğitim sistemimize dair bir tümör belirtisidir?

Üzülerek bir kez daha belirtmek gerekirse yarına dair yürüyüşümüzü ve yolculuğumuzu gerçekleştirecek olan gençlerimize, medeniyetimizi ihya edecek  bir umut veya bir hayal ortaya koyamadık. Bunun yerine batının bize popüler kültür olarak dayattığı hayatı sadece  “kazan, tüket, yok et, yaşa” felsefesine endeksli hedonist bir güruhu kendi ellerimizle inşa ettik. Maalesef itibarını; kazandığı paraya, aldığı yurtdışı eğitime, öğrendiği yabancı dile, uğraştığı işe, oturduğu eve, misafirlerini ağırladığı ofisine, bindiği otomobile, verdiği davetlere borçlu olan bir genç nesil hızla yükseliyor! Adeta haz ve günah üzerine bina edilmiş bir “Babil Kulesi Nesli!”

Kalbini, irfanını, idrakini “doğrular”la besleyemediğiniz, dünya görüşü ve ahlâk telâkkisi veremediğiniz bu nesil   “Yeni Türkiye”yi inşa edecek  bir nesil olamaz.

Fuzulî gibi sadece feryâd mı edelim?

“Derd çok, hemdert yok, düşman kavî, tali’ zebun!”

Çözülüyoruz!

Bünyemiz felç sinyalleri veriyor. Çünkü genç neslin şu üç ana damarı hala tıkalı: İtikat, Fikir, Ahlâk.

Tanzimat'la beraber  uzaklaştığımız, Cumhuriyetle beraber yabancılaştığımız, terk ettiğimiz ve giderek tanıyamadığımız “eğitim sistemimizin temelini oluşturan müfredatı  aslına uygun bir şekilde geliştirmek ve yenilemek durumundayız” 

Ancak bu şekilde şahsiyet kaygısı taşıyan,  tarih ve medeniyet tasavvuru, aidiyet ve gelecek şuuru olan, bu dünya ve ötesine dair kalbî hassasiyetleri bulunan maddi ve manevi anlamda medeniyetimizi ihya edecek bir nesil var olabilir.

Dr. Niyazi Kaya

Kaynak: Ne Varsa Alemde O Olmalıdır Ademde - Dr. Niyazi Kaya / http://www.memurpostasi.com/


Etiketler; #Dr. Niyazi Kaya
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.